Dernekçilik, bireylerin birikim ve tecrübelerini toplumla paylaşarak ortak bir yaşam inşa etme sürecidir. Bu süreç, toplumun ihtiyaçlarına duyarlı, düzenli ve güvenilir bir yapılanmayla yürütülmelidir. Güven, toplumsal dayanışmayı artıran temel unsurdur ve güçlü bir toplum inşa etmenin vazgeçilmez şartıdır.
Derneklerin amacı, toplumun ihtiyaçlarını tespit edip bu doğrultuda çözüm üretmektir. Bu nedenle herkes kendi bilgi ve tecrübelerini ortaya koyarak gerekli çalışma kollarını oluşturmalı ve bu yapıyı düzenli, sistemli ve ciddiyetle yürütmelidir.
Bir derneğin güçlü ve uzun ömürlü olması, yöneticilerinin eğitimli, güvenilir ve tecrübeli kişilerden seçilmesine bağlıdır. En önemlisi, yöneticilerin makam ve mevki için değil, Allah rızası için hizmet eden kişiler olması gerekir.
Dernek yöneticilerinin, işlerinden, zamanlarından ve maddi imkanlarından fedakarlık yapabilecek, halka hizmetin Hakk’a hizmet olduğunu kavrayan kişiler olması elzemdir. Aksi halde, sadece koltuk sevdasında olan ve projeler üretmeyen yöneticiler, toplumsal dayanışmayı zayıflatır.
Yönetici kadroların, kendilerinden daha yetkin ve proje üretebilen bireyleri fark ettiklerinde görevlerini devretmeleri toplumun menfaatinedir. Uzun süre aynı kişilerin yöneticilik yapması, dernekçiliğin dinamizmini kaybetmesine neden olur.
Dernekler, farklı konularda sohbetler, konferanslar ve bilgilendirme etkinlikleri düzenleyerek toplumun bilinçlenmesine katkı sağlamalıdır.
Gençlerin idealist ve aktivist bir bilinçle yetiştirilmesi, sivil toplumun ve ülkenin geleceği açısından büyük önem taşır. Dernekler, gençlere rehberlik ederek onların topluma nasıl daha faydalı bireyler olabilecekleri konusunda destek sunmalıdır.
Siyasette söz sahibi olabilmek için sivil toplum kuruluşlarında yetişmiş bireylere ihtiyaç vardır. Bu nedenle, ehil kadroların oluşturulması ve toplumun bilinçlendirilmesi gereklidir.
Siyasette, bürokraside, ekonomide, medyada ve sanatta söz sahibi olabilmek için sivil toplum kuruluşlarının yeni temeller atması kaçınılmazdır. Derneklerin ve vakıfların gençlere eğitim desteği sağlaması, onların üniversiteye kadar okumaları için burs ve sponsor desteği sunması büyük bir gerekliliktir.
Bunları başarabilecek kabiliyet ve imkanlara sahip olduğumuzun bilinciyle hareket etmeli ve gençlerimize bu dayanışma ruhunu aşılamalıyız. Bireysel menfaatler yerine toplumun çıkarlarını önceleyen yöneticilerin iş başına getirilmesi için çaba göstermeliyiz.
Toplumsal dayanışma ve birliktelik için derneklerimizde ve vakıflarımızda gerekli reformları gerçekleştirmeli, yönetici kadrolarını bu doğrultuda seçmeliyiz. “Ben başkanım, ben ne dersem o olur” anlayışının, toplumun birlikteliğini ve kazanımlarını zedelediğini unutmamalıyız.
Unutmayalım ki, becerememek ile ihanet arasında ince bir çizgi vardır. Bir yönetici başarısız olabilir, bu doğaldır ve toplum tarafından anlayışla karşılanır. Ancak, başarısız olduğu halde koltukta kalmaya devam edenler, topluma zarar verir ve kul hakkına girerler.
Bu yüzden, derneklerimizde ve vakıflarımızda görev alan herkesin sürekli kendini muhasebe etmesi, eksiklerini görmesi ve gerektiğinde yerini daha ehil kişilere bırakması gerekir.
Toplumun çıkarlarını gözeten, projeler üreten, yorulmadan çalışan ve vizyon sahibi yöneticiler, derneklerin başarısında kilit rol oynar.
Şan, şöhret, makam ve çıkar peşinde koşan, reklamı bol fakat icraatı olmayan yöneticiler topluma zarar verir. Bu kişiler, ehil yöneticilerin iş başına gelmesini de engelledikleri için topluma doğrudan zarar vermektedir.
Rabbim bizleri şan, şöhret, makam ve çıkar peşinde koşan yöneticilerden uzak eylesin.
Kalın Sağlıcakla.
YORUMLAR