Anadolu topraklarının sesine gönül verenler bilir ki, her ezgi bir hikâye, her türkü bir hatıradır. İşte İsmail Bingöl, bu hatıraları nağmelere dönüştüren ve Erzurum’un karlı dağlarından yankılanan sesiyle Türk halk müziğinde kendine bir yer açan özel bir sanatçıdır. Erzurum’un sert rüzgarlarının arasında büyümüş bir çocuk, eline bağlamayı aldığında sadece tınılar değil, bir medeniyetin ruhunu taşımaya başlamıştır. Bingöl’ün müziği, doğduğu topraklara adanmış bir sevdanın ifadesi, geçmişi bugüne taşıyan bir köprüdür.
Müziğin Ucundaki Erzurum
2000 yılında çıkardığı “Beni Kaybettin” albümüyle müzik dünyasına adım atan İsmail Bingöl, o günden bu yana kendine has tarzı ve yorumuyla dikkat çekmiştir. Albümdeki her bir parça, Anadolu insanının özlemini, sevincini ve hüznünü dile getirir. Bingöl’ün müziği, Erzurum’un hüzünlü türkülerini sadece seslendirmekle kalmaz, dinleyicisini memleketin serin yaylalarında dolaştırır.
2009 yılında yayımladığı “Bir Akşam Üstü” albümü ise onun müzikteki yenilikçi yüzünü ortaya koymuştur. Şehir müziği tınılarıyla Anadolu’nun ezgilerini harmanlayan bu çalışma, müzikte sınırları kaldırmanın bir örneği gibidir. Bu albümdeki “Ben Erzurumluyum” parçası, yalnızca Erzurum’un değil, tüm Anadolu’nun sesi olmuştur.
2016 yılında yayımlanan “Son Veda” albümü ise sanatçının duygularını en derinden yansıttığı çalışmalardan biridir. Albümdeki eserler arasında, İsmail Bingöl’ün yakın dostu olan ve Erzurum’un yetiştirdiği büyük sanatçılardan İbrahim Erkal’a ait parçalar da yer alır. Bingöl, her sahnesinde mutlaka birkaç İbrahim Erkal eserine yer vererek, dinleyicilerini zaman yolculuğuna çıkarır. Onun bu eşsiz yorumu, dinleyenlere Erkal’ın eserlerini aslına en yakın haliyle ulaştırırken, derin bir hüzün ve nostalji de yaşatır. Bu eserler, iki dostun sanat yoluyla ölümsüzleşen bağını adeta hissettirir.
Sanatın Ötesinde Bir İnsanlık
İsmail Bingöl sadece bir sanatçı değildir; o aynı zamanda Erzurum’un gönüllü bir elçisidir. Her programda Erzurum’un kültürel mirasını temsil eden bir duruş sergiler. Erzurumspor’un ateşli bir taraftarı olarak sahadaki mücadeleyi, sahnedeki performansına taşır. İyi bir memleket sevdalısıdır; her fırsatta Erzurum’u anlatır, yaşatır. Ancak Bingöl’ün insanlara olan sevgisi yalnızca müziğiyle sınırlı değildir. O, bir hayırsever olarak da toplumda iz bırakmış, yardım eli uzattığı her insanın gönlünde taht kurmuştur.
Sanatçılığının yanında iş dünyasında da aktif olan Bingöl, Erzurum kültürünü sanatla olduğu kadar, yemekle de yaşatmayı ihmal etmemiştir. Sultangazi’de açtığı cağ kebap salonu, sadece Erzurum mutfağını tanıtan bir mekan değil, aynı zamanda dostları ve sevenleri için bir buluşma noktasıdır. Burada, kültür bir lezzet sofrasında yeniden doğar; Erzurum’un rayihası, etin ateşle buluştuğu anda yeniden hissedilir.
Kültürün Taşıyıcısı Bir Sanatçı
İsmail Bingöl, bir dönemin değil, bir kültürün sanatçısıdır. Türk halk müziğine getirdiği özgün yorumlarla, Erzurum’un türkülerini aslına sadık kalarak seslendiren nadir sanatçılardandır. Onun sesi, Erzurum’un karlı zirvelerinden yankılanan bir rüzgar, tarihi hatıraları dile getiren bir hafızadır. İbrahim Erkal’a duyduğu vefa ve dostluk, onun sahnesinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Her dinleyişte, dinleyenleri Erkal’ın zarif müzik dünyasında bir yolculuğa çıkarır.
Bugün bir İsmail Bingöl konserine gittiğinizde, sadece bir sanatçı dinlemezsiniz. Onun dilinden dökülen nağmeler Erzurum’un, Anadolu’nun ruhunu yansıtır. Ve Bingöl, her şarkısıyla bir hikaye anlatır; kimi zaman bir ayrılığı, kimi zaman bir özlemi, kimi zaman ise bir memleket sevdasını. Bu hikayeler, dinleyenin yüreğine dokunan, onu geçmişle buluşturan hatıralardır.
Bir Ses, Bir Ruh, Bir Mirasa
Sanat sadece bir sesin yankısı değildir; o aynı zamanda bir ruhtur, bir mirastır. İsmail Bingöl’ün müziği, Erzurum’un ve Anadolu’nun ruhunu taşır. Ve bu ruh, onun ellerinde bir sanat eserine dönüşerek geleceğe aktarılır. O, sadece bir sanatçı değil, bir kültür taşıyıcısıdır. Erzurum’un bağrından kopup gelen bu eşsiz ses, nice yıllar boyunca yankılanmaya, insanları duygulandırmaya devam edecek.
İsmail Bingöl’ün adını anarken, yalnızca bir sanatçıyı değil, Erzurum’un bir parçasını da yad ediyoruz. Çünkü onun müziği, Erzurum’un sessiz bir yankısı, Anadolu’nun asırlık türküsüdür.